Episode Transcript
Available transcripts are automatically generated. Complete accuracy is not guaranteed.
(00:00):
Evet, üç gibi bir kayıt.
(00:06):
Efendim, herkese merhabalar.
Bugün hafta sonu çok güzel bir hava vardı.
Gerçi şimdi biraz bulutlandım.
Ben buraya gelip ekipanları kırılınca yakalar ama.
Şimdi uzun süredir bahsetmek istediğim bir konu vardı.
Rissem değil, bir türlü bir araya getiremiyordum.
Vakit bulamıyordum.
Hava da güzel olunca dedim ki ya evde çekmeyin ben bunu.
(00:26):
Dışarıda bu konuyu konuşalım.
Hatta notlar aldım.
Bugün şantiyecilikten, Amerika'da şantiyecilikten, Türkiye'de şantiyeci olmaksan bunlardan bahsedeceğim.
2013 yılından beri ben şantiyecilik yapıyorum.
Yani neredeyse 12. yılım diyebiliriz.
Bayağı uzun bir dönem oldu.
(00:46):
Ve bedirli kategorilere böldüm.
Hatta notları aldım, notlarıma da bakayım.
İlk olarak ben kendi geçmişimden biraz bahsedeceğim.
Ardından Türkiye'de ben bu şantiyecilik aslında halk dilimde.
Yani şantiye de çalışan insana direkt şantiyeci olarak atlandırılıyor ama ben elektrik mühendis olarak bu inşaat sektöründe çalıştım.
(01:08):
Yani daha doğrusu aslında boğdur.
Ardından Türkiye'de ilk defa bu işe attım.
Ortadoğu'ya gittim, Ortadoğu'da bu işe yaptım.
Ortadoğu'dan sonra da bir kendi şirketimi kurma.
Yine bu alanda kendi şirketimi kurdum.
Bu alanda çalışmalara devam ettim.
Amerika geldi ardından.
Amerika'da aslında bir üç yıllık çalışma ama period oldu, eğitim oldu.
(01:31):
Sonrasında da Amerika'da yeniden, çok aslında istemesen de şantiyeciliğe geri döndüm.
Şimdi ben de bu kategorileri tek tek böyle detaylı şekilde girmek istiyorum.
Ben 1990'da umluyum, Aydın Söker elektrik mühendis olarak İstanbul'da özel bir üniversiteye girdim.
Özel üniversitede, hatta özel üniversite madurları adında da bir yayın yapmıştım.
(01:54):
Onun da linkini bırakayım bir ara.
Mezun oldum.
Daha aslında mezun olma yamağı bir yıl kala ben çalışmaya bu işi öğrenmeye heves ettim ve şirketleri meyil attım.
En güzel bulma yöntemlerinden biri de bence budur.
Şirketleri biraz araştırıp bilgi edinip çok kısa öz bir geçmiş ile kendi öz geçmişinizi, rezumenize ekleyip şirketleri ulaştım.
(02:18):
Bir de dedi ki gel ben dedim ki para falan istemiyorum.
Sadece işi öğrenmek.
Şantiye nedir, inşaat nedir, mühendislik nedir? Bunu öğrenmek istiyorum.
Bu firmalardan çok büyük hatta Story Box'ta da konuk olarak katıldılar.
Bu firma, şimdi ismini vermeye doğru olmaz.
Çok şey öğrendim bu firmadan.
Beni inşa aldılar, askeri ücretle başlattılar.
Benim bir maaş beklentim yoktu.
(02:40):
Beşiktaş'ta 5 yıldızlı bir otelde, çok güzel bir otelde renavasyon işi yaptık.
Ve inanılmaz zevkle ben şantiye ciliyeye adım attım diyebilirim.
Her gün böyle gelip o sabah beyaz bareti giyip, saya çıkmak o şantiye de yapılan çayı içmek inanılmaz keyifliydi.
(03:01):
Yaklaşık 3 yıl kadar ben bu şirkete devam ettim.
Ardından da tabii ki sorumluluklarım artmaya başladı.
Türkiye'de çoğu özel sektör.
Yani en son ben ayrıldığımda, ben 2018 yılında Türkiye'den ayrıldım.
Haftada 6 gün çalışıyor ve çalışma koşulları gerçekten ağır yani.
Sadece benim çalışım firma değil, arkadaşlarımın çalıştığı firmalar böyle.
(03:24):
Zorlu koşullar.
Herkesin dayanabilecek koşullar değil diye düşünüyorum şahsiyi gözlemi.
Ve ben askere gidecektim.
Askeri gitmek üzereyken de bir arkadaşım dedi ki,
aynı evde kalmıştık İstanbul'da.
Efe dedi ben, Uğra'ya gittim.
Orada işte projelerde çalışıyorum.
Bak birini arıyorlar, gelmek ister misin?
Asker içine gel.
(03:45):
Çünkü orada da yurt dışına çalıştığınız için askerliğinizi ertelettirebiliyorsunuz.
Ben de oraya gittim.
Yaptığım en güzel adımlardan, attığım en güzel adımlardan bir tanesiymiş.
Çünkü orta doğuda gerçekten çok iyi para biriktiriyordunuz.
Şu an öyle mi bilmiyorum açıkçası.
Ben orta doğuya sanırım 2016 yılıydı gittim.
Bir yıl sözleşmeye olarak çalıştım.
(04:06):
Bir kuruş harcamadım açıkçası.
Ve bundaki amacım da benim otüveyden şeyde bir elektrik mühendis olarak kendi iş yerimi bulmak.
Kendi iş yerimi bulabilmekle kurabilmekti.
Yeni şimdi bölmüyorum tek başıma çektim için zor oluyor.
Neyse kendi iş yerimi kurabilmek için de bir parayı ihtiyacım oldu.
(04:27):
Türkiye'de İzmir'de karşıya kadar bir ofis açtım.
Bu açtığım ofisle de götürü işler almaya başladım.
Ama alt ay kimse bana iş vermedim.
Yine bir işsizlik süresi bir süreci aslında yaşadım.
Çok zor.
Yani sürekli para harcıyorsunuz, para gelmiyorum.
(04:48):
Ve hayatımda ilk defa böyle resmi anlamda bir iş kurunca ne kadar zor olduğunu,
bu işlerin dışarıdan göründüğü kadar kolay olmadığını anladım.
Elektrik mühendisleri odasına ben kayıt oldum ve eğitimler aldım.
Kesinlikle ben bütün mühendisleri öneriyorum.
Mühendisleri Türkiye'de eşsiz kuruluşlar ve çok güzel eğitimler veriyorlar.
Dedim ki ya ben güneş enerjisi panırlıyı yapayım.
(05:10):
Aslında benim şirketi aşma sevim buydu.
Ben dedim şantiye çok zor ya.
Her sabah kalkıyorsunuz, inanılmaz bir yol gidiyorsunuz.
Ben avcılarda oturuyorum. Metrobüso, git, mesai var.
Aftada altı gün bazen pazarları çalışıyorsunuz.
Fiziksel inanılmaz bir yorgunluk yani.
Artı insanlarla uğraşmak o şantiye de soğukta üşüyorsun.
Yağmur da ıslanıyorsun.
(05:32):
Herkese uyabilecek bir şey değil.
Dedim ki ben böyle zorlu bir alanda değil ama
güneş enerjisi çok güzel, geleceği önü çok açık olan bir yer.
Ve o dönem güneş enerji sistemleri ile ilgili
ben eğitim aldım.
Bunun kurulumlarını yapabilmek adına.
Tabii ki mühendisik emodanda bunu yapabilmek adına gerekli belgeleri de edindim.
(05:54):
Ama para gerekti.
Tabii her işi kurabilmek için para gerekiyor.
Her şeyi kurduk, ettik, ofis açılış, muhasebeci.
Ben banka eğitim. Dedim ki ya ben güneş enerjisi kuracağım.
Şu kadar da birikimin var.
Adam dedi ki abi sen bize bu kadar para istiyorsun.
300 bin euro mu neydi o dönem?
Tabii ki kimse kredi vermedi.
(06:17):
Böyle olunca yeniden şantiyecilik alınında diyelim.
İşler aldım, götürü işler aldım.
Ve burada da çok yoruldum.
Bu işleri yaparken.
Bir anda sözleşme var.
Element alıp almanın çalıştırmanı ne kadar zor olduğunu gördüm.
Mesela 4 kişiye ihtiyacım vardı.
(06:38):
2 ekip kuracaktım.
1 ay içinde 50 kişi işe alın ve çıkımı...
1 ay içinde 50 kişi işe aldık ve çıkardık aynı zaman.
Ben çıkarmadım aslında kimseye ama.
İnsanlar gelip 2 gün sonra gidiyordu mesela adam.
Başka biri geliyordu.
Biri vardı.
Sabah geldi.
Ben her şeyini verdim.
(06:59):
İş güvenliği, kıyafetini veriyorsunuz.
Bunların masraflarını karşıyorsunuz.
Sağlık raporunu bile kendim cebimden ödüyordum.
2 saat sonra dedi ki ben bunu yapamayacağım anladım.
Valla bu rekord sende.
Bu kadar hızlısıra da bu işten vazgeçeni hiç görmedim.
2 saat sonra adam işten çıktı.
Ve işi bitirdik.
Gece gündüz ben orada çalıştım.
(07:20):
Kendime dedim ki.
Efe dedim.
Bir daha şantiye mantiye yok.
Yeter dedim.
Çok yoruldum.
Çok yıprandım.
Artık yapabileceğim şeyler değil.
Gecesi yok.
Gündüzü yok.
Ağır şartlarda yağmur ya.
Çamurların içinde kavlu çektik falan.
Bayağı yoruldum özetle.
(07:41):
Ve Amerika'ya geldim.
Bu bunalmaların sonucunda da dedim ki.
Ben Amerika'ya bir şans vereyim.
Şirket kuruluyken Amerika'ya başvurduk.
Buraya geldik.
Buraya adım attık diyelim.
Eğitim aldım.
Ama yaptığım bazı hatalar oldu.
Amerika'da bu işi yaparken.
Ben dedim ki.
Ben sektörü değiştiriyorum.
(08:02):
Ben yazılmış ne giriyorum.
Yayınları takip eden var.
Teknolojiye zaten hep bir hayranlığım var.
Hep bir takip eder.
Her şey yani bu alanda dergiler olsun.
Yeni gelişmeler olsun.
Çocuklumdan beri takip ederim.
Severim.
Dedim ki.
Ben yazılımı öğreneceğim.
Sanırım Amerika'ya yaran her göçmen kafası bir biliriz.
Ben dedim.
Yazılımı öğreneceğim abi dedim.
(08:23):
Yani değiştiriyor mu sektörü?
Ama burada da nasıl işe.
İşte nasıl okul bulurum.
Yazılım kursuyla öğrenci vizesi yani.
Ayteni daha doğrusu.
Ben F1 öğrenci vizesiyle geldim.
Ayteni vermiyorlardı.
Şu an verenleri var.
Ama ben San Diego'da oturduğum yaşadığım için çok ufak bir bölgeydi.
Mesela San Francisco'da bazı okullar Ayteni'de de veriyordu.
(08:44):
Gel şimdi Çetçipiti ile bu yazılım işinde.
İçinde çok büyük değişimler oldu diyebiliriz.
Tamamen ortadan kalktığı diyemeyiz asla.
Ama gerçekten baya farklı değişimler yaşandı.
Ve ben Siber Güvenlik Okumaya karar verdim.
Daha önce de bahsetmiştim.
Başka bir Türk benim gittiğim üniversitede işte o eğitim alıyordu.
Bitirmek üzereydi.
(09:05):
Bana söyledi.
Sınavlarına girdim ve Siber Güvenlik Bölümü vardı.
Bilgisayar Müvendisi bölümü için yine Bilgisayar Müvendisi alanı da bir diplomanızın olması gerekiyordu.
Böyle bir detay var.
Ama işte yazılımın belli alanlarında
çok böyle direkt o alanda diploma mızın olmasına gerek yok.
Siber Güvenlik Okum'um ama iş bulamadım.
(09:28):
Tabii ki yani bu da o kadar okuduk.
İki yıl falan eğitimini aldım.
Bu sırada kendim yazılım öğrendim.
Ama sıfır işleccübesi.
Kime mesaj atsam, kime arasam.
İşte özgeçmişim yollasam geri dönmedi.
Yani iyi sonuçlanmadı.
Artık müdüm çıkanmıştı.
İstemeden de olsa şantiyeciliğin çok zor olduğunu bile bile ben şantiyeciliğe yeniden aslında başvurdum.
(09:53):
Dönmeye başladım.
Çünkü şirketler bu alandan şirketler bana ulaşmaya başladı.
Kime atsam, böyle ya da böyle bir geri dönüş yapıyorlardı.
Ve benim de vizyan bitmek üzereydi.
Bir seçim yapmak zorundaydım.
Ya Amerika'da işte kalıp çalışacaksın ya da Türkiye'ye geri dönecektim.
Ya madem benim neredeyse 10 yıllık tecrübem var.
Amerika'da da inşaat firmalarına tek tek başvurular yaptım.
(10:18):
Bu başvurular da da...
Çayım içeyim ya.
Vallahi anlat anlat.
Efendim bu başvurularda da sadece yani yine çol firma bana şunu sordu.
Amerika'da şantiyeciliği kalanında nasıl iş bulursunuz?
İlk sorulan şey şu.
Eğer ki iş sponsorluğuna yani bir firma sponsorluğuna ihtiyacınız varsa işiniz gerçekten çok zor.
(10:44):
Hangi iş görüşmesine gitsem bana ilk sorulan şey şu oldu.
Sponsorluğuna ihtiyacın var mı?
Daha giray girmez adam bunu not alıyordu.
Evet var dedim ama bunu not alıyordu.
Bu yüzden yani başvuru yaptım.
Sadece bu yüzden değil tabii ki ama %90 oranında işlerden ret yemeye başladım.
Çünkü çoğu firma, yani size böyle 3 yıl 4 yıl süren kimisinin 10 yıl Çinlilerin işte Hintlilerin,
(11:08):
Türkler içinde 3-4 yıl sürüyor.
Değişir yani daha kısada daha hızlı sürenin de vardır.
Girmek istemiyorlar.
Artı çoğu firma şunu görmüş.
Kim green card'a alsa sponsor olsa hop green card'a alır almaz başka firmaya kaçıyor.
Bir daha da bu kişiye ulaşamıyorsunuz.
Durum böyle olunca firmalarda kusura bakma dediler yani açıkçası.
(11:29):
Ama burada yer al bir firma yine mail attım.
Ben bu firmaları araştırdım.
Google'a girip inşaat firmaları olarak araştırdım.
Ve başvurumu yaptım.
Amerika'da burada işe girebildik.
Peki soru şu.
Amerika'da bir firma sponsor olmaya size nasıl ikna edersiniz?
(11:52):
İşin en zor kısmı bu.
Çünkü ben çalıştığım firma da dedim ki benim sponsorlara ihtiyacım var.
İş izni vardı 1,5 yıl kadar ama sonuçta bitecek.
Bundan sonra yapacağım herhangi bir şey yoktu.
Tabi bu iş izni de şöyle uzatmasına almıştım.
Yani işe girince belgeleri doldurdum.
Bir uzatma alabildim.
Ama bunun da sonu gelecekti.
(12:14):
Biraz çalıştım.
Çalıştım firma da dedi ki efe kusura bakma.
Biz bunu daha önce yapan bir firma değiliz bilmiyoruz da bu konuyu.
Ve biraz araştırdık.
Maliyetlerin yüksek olduğunu bulduk derler.
O yüzden yani açıkçası benim için biraz soru olduğu denilebilir mi?
Yıkım oldu denilebilir mi?
(12:35):
Evet.
Ama o konuya ayrı bir yiice detaylı belki bu yayında değil konuşalım.
Ayrı bir yayın hazırladım.
Ben şöyle bir şey yaptım.
Şirketin böyle bir kurumu yapması gerekiyordu.
Ben de o kurulumun bir şekilde altından kalktığımda diyelim.
Çok uzun bir hikayesi var.
Ama şirketi bunu görünce de dedi ki tamam.
Ya sen bizim o an çözemeyeceğimiz ve çok belki de para kaybedebileceğimiz bir şeyi
(12:59):
öyle ya da böyle çözdün.
Tek başıma çözmedin.
Ama şansım da yağver gitti diyebilirim inanılmaz yağver gitti yani.
Amerika'da şansı da ihtiyacınız var mı?
Kesinlikle var.
Böyle bir işe girdim.
Amerika'daki çalışma şartları ve Türkiye'deki çalışma şartlarının
farklılıklarından biraz bahsedeyim.
Amerika'da benim gördüğüm ilk olarak haftanın 5 günü.
(13:23):
Özel sektörde olsanız haftanın 5 günü çalışıyorsunuz.
Amerika'da işçiler, union denen bir kuruluşa bağlı.
Union'ı Türkçe'ye çevirecek olursak işçi organizasyonu diyebiliriz.
Yani aslında işçiler bir firme çalışmıyor.
Bu kuruluşa bağlılar sadece işte A firmasından çıkıp B firmasına girse
aynı şartları, aynı maaşa, aynı kurallar çerçevesinde çalışmaya devam ediyorlar.
(13:47):
O yüzden işçiler için bence çok avantajlı.
Mühendislik union'ı var mı?
Var.
Evet.
Ancak ben daha en az şu an green card'ın falan çıkmadı.
Yani gelmek üzere.
Bu geldikten sonra belki de bu union'a kazılabilirim.
Yaşadığım en gördüğüm en büyük olumsuzluk Amerika'daki şanti işlerinde
bir salari veya ta hourly diye geçiyor.
(14:11):
Yani salari bildiğiniz işte sabit maaşlı çalışıyorsunuz.
Saatlik çalışanlar bizim bütün işçilerimiz, şu an çalışan union'a bağlı bütün işçiler Amerika'da
saatlik bir ücreti çalışıyorlar.
İş yoksa para kazanmıyorsunuz.
İşe gittiniz mesela akşama kadar kaldığınızı 12 saat çalıştınız, 15 saat çalıştınız.
O saatin parasını alıyorsunuz.
Ama maaşlı çalışan iseniz sabit maaş alıyorsunuz.
(14:35):
İş olsa da maaş alıyorsunuz, iş olmasa da ilk başlarda bu güzel geldi bana.
Çünkü bazen işler iptal oluyor da, aaderim ne güzel.
Yani işe gitmedim ama param yatıyor ki bir şey kesinlikle yok.
Fakat mesailer çok artmaya başladı.
Burada da mesai yaptığınızda, eğer ki maaşlı çalışansanız mesai ücreti almıyorsunuz.
(14:58):
Bu bazen çok büyük dezavantaja dönüyor diyebilirim.
Peki Türkiye'de?
Türkiye'de haftada 6 gün çalışıyordum.
Orada da mesai ücreti yoktu.
Benim aslında gördüğüm analiz ettiğim, Türkiye'de bu sektörde çalışan insanların sinirleri çok daha gergin.
Yani tamrül düzeyleri çok daha az.
Çünkü zorlu bir alan gerçekten.
(15:20):
Belli bir süre var, bir şeyi teslim etmeniz lazım, bitirmeniz lazım.
Sinirler çok daha hızlı geliyor ve o yüzden bu da insan ilişkileri idare etmek.
Burada çok zorlaştığını gördüm.
İnsan en çok bu yıpratıyor.
Hani kimse size bir zarar vermek, şey yapmak istedikler için değil ama sürekli bu stresin içerisinde bulunduğu için
(15:43):
böyle çalışma koşullarının daha zor hale bu taleplerden dolayı daha zor hale geldiğini gördüm.
Burada ilk olarak size verilen belirli görevler var.
Yani bir şirket sizden her şeyi yapmanızı istemiyor ama Türkiye'de, Şantiye'de genellikle
benim mühendisim varsa işte onunla da ilgilensin, bununla da ilgilensin, şununla da ilgilensin.
(16:06):
Her şeyi çözsün diye yaklaşılıyor.
Yani bu da işte güzel bir yaklaşım mı?
İşte sizi işten soğumaya biraz itiyor.
Ben ilerleyen yıllarda aslında en çok işi yapmaktan değil ama insan ilişkilerinin böyle çok kaba olması,
taleplerin yani karşı tarafı düşünülmeden çok fazla talepte bulunulması bence insanları yıpratıyor.
(16:34):
Bu yüzden de bu sektörde süreklilik sağlamak zor açıkçası.
Eğer bunu sağladıysanız gayet hoş.
Ha şu kısmı da doğru.
Bana ben ilk şantiye girdim de şantiye şefi demişti ki efe demiştim.
Bir defa bunu tozunu yutarsam bir daha dedi bu sektörden çıkamazsın.
Harbiden de öyle oldu.
Yani hep bu alanda ben çalıştım.
(16:56):
Tecrübe de bu alanda olunca şunu gördüm ben.
Yani edindim tecrübe bu olayın sonunda aslında şu oldu.
Bir alanda uzmanlaşmak her zaman çok güzel bir şey.
Dünyanın neresine giderseniz gidin.
Yani bundan Japonya'ya gidin.
O tecrübenizi bir şekilde bir işe, bir paraya çevirebiliyorsunuz.
İşte buraya gelip şunu yapan da çoktur.
(17:19):
Yazılım öğrenen eden sıfırdan başlayan da çoktur.
Böyle ama işte bir alanda bir şeyin uzmanı olabilmek size çok büyük avantaj sunuyor.
Yani ben bugün Türkiye'deki ve Amerika'daki biraz şantiyecilik olarak hatlandıran inşaatta çalışma kısmından bahsetmek istedim.
(17:40):
Neden şantiye de çekemedim çalıştım firma.
Herhangi bir çekim yapıp yani çekim yapma izin verse de sosyal medya ortamlarında böyle paylaşma izin vermiyor.
Normalde bar etimi, ayakkabını, kıyafetimi aslında her şeyim.
İşte şirketin logosu olan nedir?
Şapkalır, kalemdir, araçtır.
Yani bunların her şeyi çalıştım.
Alanı kullandığımız ekipmanları göstermek isterdim.
(18:03):
Ama ne yazık ki buna iznimiz yok.
Ben de bugün haftosunu geldim.
Hava da aslında hala çok güzel serin kış mesninde olduğumuz araba.
Peki şu an memnun muyum değil miyim?
Yani Amerika'da inşaat iş yapılır mı?
Bence kesinlikle yapılır.
Şundan dolayı Amerika'da bu alanda her zaman iş var.
(18:28):
Ben bunu gördüm.
Neden?
Çünkü kimse şantiye de çalışmak istemiyor.
Herkes masavaşı güzel, temiz, iyi giyinebileceği, değil mi?
Güzel bir ofisin oldu, kahve makinesinde oldu.
Böyle yerlerde çalışmak istiyorlar.
Ama bu sektörde bir boşluk var.
Özellikle işçi kısmında çok olmasa da, çünkü işçilerin gerçekten çok avantajlı hakları var.
(18:50):
Yani benim gördüğüm mühendislik ve benzeri çevrelerde zaten Amerika hep diğer ülkelerden bir alım yapıyor.
Yani diğer ülke vatandaşlarının alım yapıyor.
Buraya gelen bizim şirkete gelen çoğu kişi de çok tutunmadı yani.
Eğer bu alanda değilse daha önce bırakıp gittiler.
Ama inşaat alanı her zaman şeyin olacağı bir alan, işin ekmeğin olacağı bir alan değilim.
(19:17):
Şimdi bu teknoloji sektörüne bir şey, bir gelişim yaşanıyor.
İnsanlar işlerini kaybedebiliyor.
Yani şimdi bir çetci piti geliyor, bir yazılımı her şeyi kendi başına halledebiliyor.
Ama hala şu inşaatta işte bu işi yapacak elini kirletecek, üstünü başına kirletecek.
İnsana ihtiyaç var.
O yüzden buradan sürekli bir ekmek paramı kazanabildiğim için her zaman beni...
(19:41):
Yani bazen diyorum çok zorlasa da,
Hayatta tutacak parayı bana kazandırdığı için minnetkarım böyle bir video hazırlayayım istedim.
Daha da detaylı konuşuruz aslında.
Ama yayında çok uzun yapmak istemiyorum.
Belki bu Amerika'da sponsorluğu nasıl buldum, işi nasıl buldum.
Bunlarla ilgili belki biraz daha detaylı açarak konuşabiliriz.
(20:04):
Ben de şimdi çayımı içeyim.
Hafta sonu böyle güzel bir pazar muhabbeti olsun istedim.
Pazar günü evleri sıkılmıştım.
Dedim, geliyim şurada çayımı alayım.
Bu alanı da geliyorum ben basfet alıyorum.
Böyle güzeldi yayın olsun istedim.
Efendim, başka bir yayında o zaman en kısa sürede bir bir işme krali diyelim.
Gel buraya gel. Çok iyi bakalım.
(20:26):
İnstagram.com